RSS

The Descent / Cehenneme Bir Adım (2005)


Ömür dediğin hep dramla geçmez diyerek; en sevdiğim korku-macera filmiyle ilgili daha önceden yazdığım incelemeyi sizlerle paylaşmak istedim…



 
The Descent, rafting yapan üç kadının görüntüleriyle başlar. Sarah'nın kocası ve küçük kızı nehrin kenarından onları izler. 
Dönüş yolunda geçirdikleri trafik kazası sonucunda Sarah eşini ve kızını yitirir.

Bir yıl sonra, genç ve güzel, maceracı altı kadın arkadaş heyecan dolu bir tatil için bir araya gelirler. Planları derin bir mağaraya inip, araştırma yapmaktır. İndikleri mağaranın çıkışına büyük bir kayanın düşmesiyle çıkış yolları kapanır. Artık karanlıkta onları aydınlatan tek şey fenerleridir. Mağaranın derinliklerinde av bekleyen yeraltı dünyasının ev sahiplerinden habersizdirler...


 
Çıkış yolu arayan kadınlar arasındaki sırlar açığa çıktıkça gerilim de artar. Yaşadıkları tartışmalar sonucunda herkes kendi başının çaresine bakmak zorunda kalır. İhanete uğrayan ve çaresiz kalan Sarah, hayatta kalmak için en az yaratıklar kadar vahşi olması gerektiğini fark eder. Çıkış yolunu bulup, bu kâbustan kurtulmaya çalışır…

 
Görme duyularını kaybetmiş ama işitme ve koku alma duyuları çok kesinleşmiş, karanlığa mükemmel uyum sağlamış olan Gollum'u andıran bu yaratıkları, üç buçuk saat süren bir makyajla bu hale gelen aktörler canlandırmış. Ve ortaya çıkan sonuç mükemmel...



The Descent, öncelikle bir kadın öyküsü. Bir noktadan sonra da vahşi bir korku filmine dönüşüyor. Teknik ve estetik olarak çok başarılı; az efekt ve cesur görüntü yönetimiyle etkili bir dar alan hissi yaratan; neticede gerçekten korkutucu bir film.


 

 Yönetmen filmi için; “Altı çağdaş, maceraperest kadının fiziksel anlamda yerin derinliklerine düşüşünü anlatıyor film; 'ama aynı zamanda ruhsal çöküşünü', 'altı kadının çılgınlığa düşüşünün hikâyesi'" demiş… 

Neil Marshall, ilk filmi "Dog Soldiers" ile "The Descent"'i birçok ortak noktaları olan kardeş filmler olarak gördüğünü de belirtmiş.

The Descent'i "Dog Soldier" filminden çok daha başarılı ve korkutucu bulduğumu eklemek isterim.Mağara filmlerini pek sevmesem de bu filmi çok sevdim. Yüreğim ağzımda izlediğim ender filmlerden biri. Sanki oyuncularla aynı mağaranın içinde sıkışıp kalmışım gibi hissettim. Özellikle sonunu çok başarılı buldum. Keşke ikinci filmi hiç çekmeselerdi. Devam filmi kesinlikle zaman kaybı benim için...




 The Descent'ın senaristliğini de yapan Marshall, yapımcısı Christian Colson'la birlikte geliştirmiş projeyi. Senaryosu üzerinde iki yıl çalışılan filmin elde ettiği başarı şans eseri olmasa gerek.Bu süreçte 15 kez yeniden yazılan senaryoda özellikle karakterler üzerinde çok çalışılmış. 


 
Film çekimleri sırasında oyunculardan daha gerçekçi tepkiler alabilmek için son ana kadar yaratıkları oyuncularına göstermemiş Marshall. Bu da setteki gerilimi tırmandırmak bakımından çok faydalı olmuş.

Görsel olarak çok etkileyici bir film olan The Descent, insanı korkutmayı başaran, kapalı alandaki sıkışmışlık duygusunu seyirciye yaşatan türünün en iyilerinden biri.



  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

0 yorum:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...