RSS

Kyatapirâ / Caterpillar (2010)

Spoiler içermektedir.  


Yıl 1940... İkinci Çin-Japon Savaşı sürmektedir. Özel askeri bir araçla evine getirilen Teğmen Kurokawa cephede çok kötü şekilde yaralanmıştır. Kollarını ve bacaklarını kaybeden Teğmen, konuşma yetisini yitirmiştir. Ve yüzünün bir kısmı da yanmıştır.  Bu şekilde hayatta kalması mucize olan Teğmen ve karısının öyküsü anlatılıyor, ama anlatılan sadece bu değil tabii ki…

Film kimilerine göre +18 olabilir, cinsellik barındıran filmleri izlemek istemeyenler filmden 
uzak dursun derim. Bu filmi düşündüğümde benim aklıma gelen , savaşın neden olduğu acılar ve bir kadının içler acısı hayatı- hayata isyanı… Bir de kolsuz-bacaksız bir adam gözümün önüne geliyor… Kimileri için filmde ön plana çıkan, cinsellik olabilir ama ben aynı fikirde değilim…


Eve getirilen kocasını o halde gören Shigeko ne olduğunu anlamaya çalışan gözlerle bakar ve aniden evden çıkıp koşmaya başlar. Sinir krizi geçiren kadın, eşinin erkek kardeşine “Bir şey söylesene! Onun kocam olmadığını söyle!” diye haykırır. Sarsıcı bir giriş yapan filmde, Teğmenin sakat haliyle oturduğu sahneyle yapılan açılışta çarpıcıdır. Zira filmde Savaş Tanrısı olarak adlandırılacak olan Teğmen bu haliyle Tanrı olmaktan çok, çok uzaktır. “Caterpillar” yani “Tırtıl”  başlangıcından, son karesine kadar savaş karşıtı söyleminden ödün vermeyen;  Teğmen Kurosawa ve karısı arasında yaşananlar üzerinden,  savaşın insanlar üzerinde yarattığı etkileri ve savaşın doğurduğu sonuçları anlatan etkileyici bir film. 

Filmin, Edogawa Rampo ismiyle anılmasına gelirsek…

“Caterpillar” (Imomushi)  isimli kısa hikâye,  Edogawa Rampo tarafından 1929 yılında yazılmıştır. Rampo’nun yazdığı orijinal öyküye sadık kalan bir kısa film çekilmiştir. Bu yüzden sinemaseverler iki filmi karşılaşma gereği duyuyorlar. Orijinal öykü  “Rampo Jigoku” filminde yer almaktadır. Çevirisini yaptığım “Rampo Jigoku” filmiyle ilgili bir yazı yazmak istiyorum. O zaman orijinal öykü üzerinde daha detaylı konuşuruz.

Rampo’nun yazdığı orijinal hikâye,1904-1905 yıllarında yaşanan Rus-Japon Savaşında geçmektedir. O savaş Japonya’nın kazanmasıyla sonuçlanmıştır. Oysa Wakamutsu’nun filminde anlatılan öykü İkinci Çin-Japon Savaşı ve İkinci Dünya Savaşı döneminde geçmektedir. Hiroşima ve Nagasaki'ye atılan atom bombaları sonrasında, Japonya yenilgiyi kabullenmiştir. Senaristler orijinal hikâyeye sadık kalmak istememişler; sadece karakterleri,  sakat Teğmen ve karısını öykülerine dahil etmişler. Başka bir deyişle;  “Caterpillar” Edogawa’nın yazdığı öyküden esinlenerek çekilmiştir diyebiliriz. Ayrıca orijinal öykünün özündeki, Japon militarizmini eleştirme konusuna sonuna kadar sadık kalınmış. Yönetmen Wakamutsu filmini daha siyasi-ideolojik bir söylemle, farklı bir bakış açısıyla çekmek istedi sanırım. Koji Wakamutsu'nun "pinku eiga" yani "pembe film" denilen akımın temsilcilerinden biri olduğunu da ekleyeyim.

Savaş kahramanı ilan edilen Teğmen Kurokawa, Japon İmparatoru tarafından madalyalarla onurlandırılmıştır. Teğmenin gazetede yer alan kahramanlık öyküsü, köy meydanında okunduğunda köylüler onu yerel kahraman ilan ederler ve Savaş Tanrısı olarak adlandırırlar. 
Eşi eve getirildiğinde görümcesinin Shigeko'ya söylediğine benzer şeyler söyler köylü kadınlar. Madalyalarının aile için bir onur olduğunu, İmparatorlarına hizmet ettiklerini ve eşine çok iyi bakması gerektiğini söylerler. Japonların böyle büyük bir acıyı bile milliyetçi duygularla kabullenebilmelerini ve Japon militarizmini anlamak çok zor. Teğmenin karısı başlarda bunu kabullenmek istemez,  ama o da bir süre sonra kocasının,  onurlu bir Savaş Tanrısı olduğuna inanmaya başlar.

Teğmenin tek yaptığı, yemek yemek ve uyumaktır. Sürekli karısıyla cinsel ilişkiye girmek ister. 
İlk başlarda buna sesini çıkarmayan Shigeko, zaman ilerledikçe tavrını değiştirir. Geçmişte kocasının ona yaşattığı acılar ve uyguladığı şiddetten dolayı, kırılan kalbi bir an gelir isyan eder. Belki de ilk kez kocasına karşı gelerek, adama hakaret eder ve onu aşağılar. Savaş Tanrısı olmasıyla alay eder. Bu sahne en etkilendiğim sahnelerden biridir. Kadın olmanın, her şeye sessiz kalmakla eş olduğunu savunan, kadınlara  koşulsuz itaat etmeyi aşılayan toplumların doğurduğu çaresizlik ve biriken acıların, yıllarca içinde sakladığı isyanın-öfkenin bir anda 
ortaya çıkması…  

Filmde önemli yere sahip olan bir sahneden de bahsetmek isterim. Japon askerlerinin Çinli kızlara, kadınlara tecavüz ettiği sahnede Savaş Tanrısı Teğmende bulunmaktadır. Ve filmde 
bir sahne var ki, çok etkileyici. O sahnede Teğmen Çinli kıza tecavüz eden  kendi yüzünü, yani kendi silüetini görür…

Bir kadın olarak filmin geneline baktığımda, savaş karşıtı söylemin yanı sıra feminist bir yaklaşımda görüyorum. Tecavüz edilen Çinli kızlar, bir anlamda eşinin tecavüzüne uğrayan Shinobi, köylü kadınların içinde bulunduğu koşullar… Ezilen, kötü muameleye maruz kalan, tecavüze uğrayan, birey olarak görülmeyen kadınlar… Eşine itaat et, İmparator’a itaat et, hizmet et, itaat et… Sivil cepheyi koruduklarını söyleyen, sürekli marşlar okuyan,  kadınlıklarını asla yaşayamayan, birey olarak algılanmayan, çalışması gereken - bir işçi olarak görülen kadınlar…

Ayrıca filmin sonunda idam edilen savaş suçlusu olarak kabul edilen Japon askerlerinin arşiv görüntülerine de yer verilmiş. Yönetmen, tecavüz gibi insanlık dışı olaylara karışan Japon askerlerine yer vererek kendi ulusunun da yaptıklarına kayıtsız kalmak istememiş olabilir. 
Bir anlamda, savaşta insanlık suçunu işleyenler arasında bizde vardık diyor.

Keigo Kasuya ve Shinobi Terajima, her ikisi de müthiş oyunculuk sergilemişler ve yönetmen Wakamutsu bunu başarılı şekilde beyazperdeye yansıtmış. Filmde Kasuya^nın yani Teğmen’in daha belirgin ve zor bir rolü olmasına rağmen, doğal ve başarılı oyunculuğuyla öne çıkan isim Terajima olmuş. Rol çalan aktris Shinobu Terajima’nın  mükemmel performansı olmasaydı, filmin bu kadar etkileyici olacağını hiç sanmıyorum. Terajima'nın performansına hayran kaldığımı belirtmek isterim. Oyuncu bu filmiyle, Berlin Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu Ödülünü kazandı. Teğmen rolündeki aktör Keigo Kasuya da rolünün altında ezilmemiş. Çok gerçekçiydi… Filmde ayakları üzerinde gösterilen sahneler olmasaydı eğer, bu rol için engelli birini bulmuşlar diye düşünecektim.

Üzerine konuşulacak çok fazla şey barındıran film, radyodan yayınlanan askeri bildirilerle ve gerçek savaş görüntüleriyle anti-militarist söylemini daha da güçlendiriyor. Filmin sonunda verilen rakamlarla savaş denilen şeyin sadece yıkım ve ölüm demek olduğunun da bir kez daha altı çiziliyor. Bitiş jeneriğinde Nazım Hikmet’in 1956 yılında yazdığı “Kız Çocuğu” şiirini Japonca dinlerken, bir yanda seyrettiğiniz savaş görüntülerini düşünüyorsunuz…

Küçük bütçeli bir film olan Caterpillar; sorgulayıcı, akılda kalıcı, harika performansların yer aldığı savaş karşıtı, etkileyici bir dram… 

Filmin çevirisini yaparken, bazı sahnelerde ağladığımı da söylemeliyim.


Nazım Hikmet'in şiirini Japonca dinlemek isteyenlere...

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

0 yorum:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...