RSS

Un cuento chino (2011)




Roberto (Ricardo Darin) yalnız yaşayan, insanlarla diyaloga girmeyi pek sevmeyen, çok dürüst biridir. Ailesinden kalan binada, nalburiyecilik yapar. 
Çok sade, sakin, düzenli bir hayatı vardır. O kadar düzenlidir ki, neredeyse 
her gün sattığı malların sayımını yapar.

Bir gün şans eseri Jun ile tanışır. Aksi biri gibi görünse de, özünde iyi bir 
insan olan Roberto, taksi şoförünün arabadan attığı Çinliye yardımcı 
olmaya çalışır. Yalnız bir sorun vardır. İkisi farklı lisanlar konuşmaktadırlar. 
Çinli tek kelime İspanyolca bilmez, Ricardo’nun Çince bilmediği gibi… 
Jun, Buenos Aires’e amcasını aramaya gelmiştir. Amcasını bulmak 
sandığı kadar kolay olmayacaktır. Film, amcayı bulmaya çalışmalarını ve 
çok farklı kültürlere sahip, birbirlerine yabancı bu iki erkeğin dostluğunu anlatmaktadır. 

Duygusal bir ilişkiye de yer verilen öyküde, Ricardo’nun hoşlandığı genç 
bir bayanda yer alıyor.  Gerçi tek başına yaşamaktan mutlu görünen 
Ricardo, kadınla pek ilgilenmiyormuş gibi davranmaktadır. 



Filmin enteresan başlangıcı, sonuna kadar sizi merakta bırakmayı başarıyor. “Gökten, düşen inekte neydi?” diye kendi kendinize sormadan edemiyorsunuz. Filmdeki tek absürtlük bu da değil… Ricardo Darin’in canlandırdığı Roberto karakteri hobi olarak gazetelerin üçüncü sayfasında yayınlanan absürd haberleri kesip, biriktirmektedir. Bu gazete kupürlerindeki olayların kendi başına geldiğini hayal eder.

Dramatik ama aynı zamanda  ince bir mizaha sahip olan film yaratıcı - özgün 
bir senaryoya sahip. İzlerken düşündüren filmin kurgusu da dikkat çekici…
Çin’de başlayıp, Buenos Aires’de devam eden öykü, filme yakışan bir güzellikte 
son buluyor. 


İnsanların birbirlerini anlayabilmeleri ve dostluk kurmaları için lisanın 
o kadar da önemli olmadığının altını çizen film, oyuncuların performanslarıyla da göz dolduruyor.Özellikle başarılı aktör Ricardo Darin, yine oyunculuğunu konuşturmuş. Harika performansıyla izleyeni büyülüyor.  

Filmin afişini ilk gördüğümde, Ricardo Darin bu sefer çiftçi olacak galiba demiştim. 
İtiraf etmeliyim ki; böyle eli yüzü düzgün, farklı bir seyir keyfi olan, izlerken insanı gülümseten hoş bir dramla karşılaşacağımı düşünmemiştim. 

Arjantinli yönetmen Sebastian Borensztein bu filmiyle,Uluslararası Roma Film Festivali’nde  En İyi Film Ödülü olan “Marc’Aurelio”yu kazandı. Ayrıca filmin 
4 ödülü ve 11 adaylığı da var.




  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

0 yorum:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...